ŞEHZADE ve EĞİTİMİ



Tüm perakendeciler mağazalarını emanet edecek, satışlarını, müşterilerini, karlılıklarını arttıracak, personellerini yönetecek ve sıfır sorun getirecek bir Mağaza Müdürü arayışındadırlar.

Bunun için mesleki ve kişisel yetkinlikler adı altında bir sürü yetkinliklere sahip çalışan arayışında bulunurlar.
Ürün bilgisi çok iyi olan, İnsan Yönetiminde başarılı, İletişimi kuvvetli, Analiz ve Problem Çözme, Karar Alma, Sonuç Odaklılık , Organizasyon ve Planlama , Müşteri Odaklılık , Satış Odaklılık , Öğrenme ve Gelişmeye Açıklık vb. gibi yetkinliklerine sahip olsun.

Şirketine kendisini adasın, çalışma saatleri ile ilgili sorunu olmasın, Yeri geldiğinde her işi yapabilsin, para ile ilgili duygusal bir bağı olmasın.

Hazırda, böyle bir insan yok. Olmasını da beklemek beyhude bir çaba.

Peki bir iyi bir Mağaza Müdürün de yukarıda ki yetkinliklerin olması gerekmiyor mu ?

Evet gerekiyor.

O zaman ne yapmamız lazım ?

Mağaza Müdürleri Perakendecinin geleceğidir. Tabiri caiz ise Perakendenin Şehzadeleridir.

Tarihte bakıldığında taht oyunları hariç, önce kimin Şehzade olacağına onların yetkinliklerine bakılarak karar verilir. Sonra devlet işleri için en iyi hocalar tarafından yetiştirilir, eğitimler alır ve daha sonra ufak bir vilayeti yönetmesi için sancağa gönderilirler ki devlet yönetimine hazır olsunlar.

Perakendeci önce şehzadelerini iyi seçmeli, ( Assessment ) eksiklerini ve güçlü yanlarını bilmeli ve buna göre onları eğitmeli ( Kişisel ve mesleki yetkinlik bazlı eğitim ), İyi vezirler onlara eşlik ( Koçluk ) etmeli ve Ufak bir sancak ( Mağaza oryantasyonu) başlayarak onu geliştirmeli. Hep bir sonraki yönetime ( Terfi oryantasyonu )hazırlanması sağlanmalıdır.

Bu kadar yapılan yatırımdan sonra yapılacak en önemlisi şey ise ona sahip çıkmak. Onun bağlılığı, iş şevkini ve çabasını artırmak için maddi, manevi onun yanında olmak.

Şehzadeleri güçlü olmayan her imparatorluk birgün çökmeye mahkumdur.

Ahmet KİK

Yönetim Dokunuştur...



Bir hafta sonu yabancı bir kanalda Amerikan Bilardosu izliyorum. Bir an yöneticilik ile Amerikan bilardosu arasındaki müthiş benzerlik dikkatimi çekti.

Önce bilmeyenler için kısaca açıklayayım.

Amerikan bilardosunda düz olarak adlandırılan 1-7 arasında numaralanmış yedi tane top, çizgili (pijamalı) olarak adlandırılan 9-15 arasında numaralanmış top, 8 numaralı siyah bir top bir de vuruş yapılan beyaz top vardır. Yani tam olarak 15 tane top vardır. Oyunun amacı iki gruptan birini tamamlayıp siyah topu en son topun girdiği cep’e veya oyuncunun değiştirmemek kaydıyla deklare edeceği cep’e girdirmesidir.

Oyun esnasında oyuncunun o farklı renk, numara ve pozisyonlardaki topları farklı dokunuşlarla ceplere sokmaya çalışması İnsan Yönetiminde de aynı şeyleri yapmamız gerektiğini çağrıştırdı.

Herkes farklıdır ve her insanın çalışması, istek ve çaba göstermesi için farklı dokunuşlara ihtiyacı vardır. Yönetici her insanı yönetirken farklı dokunuşlarla motive etmeli ve hedefe odaklanmasını sağlamalıdır.

Amaçsız, rastgele ve dengesiz güç kullanarak yapılan dokunuşlarla hedefe ulaşılmaz. Her çalışanın güçlü yanlarını, gelişmesi gerekli yanlarını, zayıf yanlarını, beklentileri, kişisel hedeflerini yöneticisi mutlaka bilmeli ve ulaşması gerekli iş hedeflerine nasıl ulaşması gerektiğini hesaplayarak doğru dokunuşlarla onu hedefe göndermelidir.

Yönetici çalışanı hedefe odaklar iken, onun arkasında olmalı. Aynı yöne bakmalı ve o hedefe gitmesi için dokunması gerekli yeri çok iyi bilmeli ve o hedefe gidebilmesi için bu dokunma hızını çok iyi belirlemelidir.
Bazen hedefe takım çalışması ile gidilebilecekse, yine yönetici takımı iyi tanımalı kimin güçlü yanının, kimin güçlü yanı ile birleştiğinde neler olabileceğini kestirebilmesi gerekmektedir.

Yönetim dokunuştur. Çalışanlarınızı neler harekete geçirir mutlaka öğreniniz. Uygun zaman, yer ve dokunuşlarla onları motive ediniz.