Eğitimlerde “Turabi” Etkisi


Hani önceleri hiç hoşlanmadığınız bir şeyi daha
sonradan çok sevdiğiniz oldu mu?

İlk başlarda nefret ettiğiniz iş arkadaşınıza daha ,
sonraları ısındığınız peki?

İlk dinlediğinizde hiç beğenmediğiniz şarkıcıyı,
daha sonraları çok beğendiğiniz oldu mu?

Peki, okulda en nefret ettiğiniz derse bir süre sonra
ilgi duyduğunuz ve ne kadar da güzel bir dersmiş dediğiniz?


















İşte bu sorulara cevabınız evet ise, sizi aşinalık etkisini bir eğitimi
sevdirmede nasıl kullanabileceğimizin yollarını göstermeye
çalışacağım. Eğitimlerimizin tutundurulması ve olumlu eğitim algısı
yaratılması konusu ilginizi çekiyorsa takip eden paragraf tam size göre.

Acun Ilıcalı’yı, daha doğrusu popüler medyayı takip eden herkes
Survivor programını izlemiştir. Survivor’ı izleyen herkes ise Turabi
isimli yarışmacıya artık oldukça aşina olmuştur. Bilenlerin yanında
bilmeyenler, izlemeyenler de olabilir.

Turabi, Mersin Üniversitesi güzel sanatlar bölümünden mezun olmuş.
Hiphop Street Dans haricinde Break Dans ve birçok farklı dansı
yapabiliyor. Zaman zaman isteyenlere özel Street dans eğitimi de
vermiş. Çocukluk yıllarında yaşadığı çevrenin etkisiyle dövüş
sporlarına merak salmış. Türkiye’de yenildiği bir “Muay Thai” maç
sonrası bu işi yerinde öğrenme azmi ile Tayland’a gitmiş ve
burada yerinde eğitim ile teknik ve fiziğini geliştirerek bir dövüşçüye
dönüşmüş. Tayland'ta gösteri amaçlı yapılan gerçek dövüşlere
katılarak para kazanmış. Kafes dövüşü denen turnuvalara katılarak
para kazanmaya başlamış bir Türk vatandaşı.
Seviyor muyum, yoksa sevmiyor muyum?
Sanıyorum TV başındaki İzleyicilerin önemli bir kısmı ilk başlarda
Turabi’den pek haz etmemişti. Bu, programın müptelalarının
tweeterdaki atışmalarının yanında, bir eleme oyununda da
kendisini göstermiş ve ilk haftalarda Turabi’den insanların
hoşlanmadığı görülmüştür.

Yarışmacı ilk başlarda oldukça itici görünen bir karakter
olmayı başarmıştır. Hırçın tavırları, kendisini adanın sahibi gibi
görmesi, kendisine ters gelen, fikir ayrılığına düştüğü herkese
düşman kesilmesi…

İşte bu ve benzeri birçok özelliğine rağmen Turabi bir süre
sonra herkesin sevdiği bir karakter halini almaya başlamıştır.
İlginç hayat hikayesi, dövüşçü olması, mertlik gösterileri, aile,
özellikle anne sevgisi ve tutkusu gibi özellikleriyle sevilen
bir karakter olmayı başarmıştır.

Turabi’nin gitgide sevilmesinde bana göre en önemli etken
diğer karakterlere göre daha fazla medyada görünmesiydi.
Medya, tuhaf galibiyet sevinçleri ve ne yapacağı önceden
kestirilemez karakteriyle Turabi’yi daha çok konu etmeye
başlamıştı.

İşte tam da bu noktada aşinalık etkisi devreye giriyor.

Aşinalık etkisi de ne ola ki?

Belli bir uyarıcıya tekrar tekrar maruz kalmanın, o uyarıcıya
karşı daha olumlu bir tutuma yol açma eğilimine aşinalık etkisi
deniyor. Prof. Dr. Acar Baltaş’ın deyişiyle aşinalık etkisi,
bir uyaranla yerli yersiz sürekli karşılaşmak, başlangıçta
bize uymasa ve hatta rahatsız edici bile gelse, uyaranı ve
temsil ettiklerini önce “kabul edilebilir”, sonra “normal”,
sonra da ”istenir bir şey” durumuna sokmaktır.

Peki, reklamcıların daha çok kullandığı “aşinalık ilkesini”
eğitim profesyonelleri nasıl kullanabilirler, gelin birlikte buna bakalım.

Eğitimlerde Aşinalık Etkisi (Turabi Etkisi)Nasıl ve
Nerede Kullanılır?

Aslına bakarsınız aşinalık etkisini eğitim süreçlerinin birçok yerinde
kullanabilme şansına sahibiz. Ancak, ben burada daha çok eğitimlerin
tutundurulması ve eğitim algısıyla ilgili kısımdan bahsedeceğim.

Şirketlerde eğitim işine bakan profesyonellerin eğitim içeriği,
bütçesi ve tasarımı dışında belki de en çok başlarını
ağrıtan konu hazırlanan eğitimlerin tutundurulması, yani
pazarlanmasıdır. Onca emek verilerek hazırlanan eğitimlerin,
hedef kitlesi açısından önemsenmemesi ve dolayısıyla onca emeğin,
çabanın ve paranın çöpe atılması anlamına geliyor.

Tabii firmalar eğitimlerin tutundurulması için bazı zorlama yöntemler
kullanabiliyorlar. Maaş zammı, kariyer, terfi, transfer, vb….

Bunlar asla olmamalı demiyorum ama bir şeyi sevdirerek yapılmasını
sağlamak daha güzel ve daha doğrudur diye düşünüyorum.

Peki neler yapabiliriz?



Aşinalık ilkesine göre her yerde olmalıyız. Çok da abartıya
kaçmadan iletişimimizi sürdürüyor olmalıyız. İşte akılıma
gelen bazı araçlar.

· Sosyal Medya

Kesinlikle sosyal medyanın gücünden yararlanmalıyız.
Örneğin Facebook’da gruplar açılabilir. Bir admin gündemdeki
eğitimler hakkında başlıklar açabilir. Katılımcıların da
başlıklar açması ve diğer grup üyeleriyle tartışmaları sağlanabilir.
Linkedin, Tweeter , Instagram ve diğer sosyal medya
araçlarında da aynı çalışmalar yapılabilir.
· Eğitim Fragmanı

Tıpkı Hollywood filmlerindeki gibi fragmanlar hazırlanabilir.
Fragman, maille, sosyal medya aracılığıyla, şirket içi
intranet ağı ile yayınlanabilir. Bunun için yüksek
bütçelere de gerek yok. Artık bugün elinizdeki
cep telefonu ve ücretsiz montaj programlarıyla
harika işler çıkabiliyor. Önemli olan yaratıcılığınız.
· Eğitim Bülteni
Gerçekleştirdiğiniz eğitimlerin görüntülerinin ve haberlerinin
olduğu bültenler, sonraki eğitimler için harika birer
motivasyon kaynağıdır. İlla basılı bir eğitim bülteni
yapacaksınız diye bir şey yok. Biraz üretken
olmalısınız. E- dergi, video haber ve mailing de yapılabilir.

· Kurum İçi İletişim Toplantıları

Bence insan kaynakları ve eğitim birimlerinin asla
kaçırmaması gereken fırsatlardır. Bu toplantılarda
mutlaka görünmek gerekiyor. Eğitim raporları gibi
sıkıcı bilgilerle boğmadan, tamamen motive edici
bilgilerin olduğu, küçük Showlar yapmalısınız.
Bu toplantılarda eğitimlere katılıp, başarı gösterenler
ödüllendirilerek kurum içi eğitim motivasyonu yükseltilebilir.
· Eğitim Portalı

Mutlaka olmalı. Hatta web.2 nimetlerinden faydalanmalısınız.
Etkileşimin olduğu, paylaşımların olduğu, kişilerin
kendi üretimlerinin de paylaşıldığı bir yer olmalı.
Portal sizin kaleniz olacak. Tüm eğitim faaliyetlerinin
toparlandığı yer olması önemli. Bu sayede asıl ve ilk
kaynak olarak görüleceği için çalışanların da başvuru
noktası olacaktır.

· Basılı Materyaller

Şirketlerin değerli alanlarında mutlaka afişlerimiz
olmalı. Güncel ve kendisini okutan afişler önem
arz ediyor. Afişe ek olarak masalara konulabilecek
el ilanları, kartlar, kitap ayraçları ve daha sizlerin
geliştireceği fikirlerle bir çok güzel çalışma yapılabilir.

· Genel Müdür Konuşması

Başkan konuşması gibi hayal edin. Belirli aralıklarla
firmanızın eğitime verdiği önemi ve değeri dolaylı yolla
çalışanlara aktarabilir.


Sonuç olarak
Burada önemli olanın belirli aralıklarla ama abartmadan
çalışanları yakalamak olduğunu lütfen unutmayın.
Bazı konularda bütçe sıkıntısı çekebilirsiniz ama
benim görüşüme göre bu yeterli bir mazeret değil.
Çalışanlara ulaşabileceğiniz harika yeni yollar keşfedebilirsiniz.
Ne kadar fazla eğitimlerinizle alakalı çalışanlarınızın
karşısına çıkarsanız, belli bir süre sonra ilgilerini de çekersiniz.

Tüm bu bilgiler ışığında aşinalık ilkesinin e
ğitimlerimizin tutunmasında bizlere harika sonuçlar
çıkaracağını söylemek mümkün. Yeter ki bunu isteyelim.
Salim TANRIVERDİ

Gülümsemeyeni işe almıyor



Rekabet kolay değil. Satışlarını artırmak için yüzlerce alışveriş merkezinde 
binlerce mağaza çeşit çeşit kampanyalar düzenliyor. 
Amaç daha fazla müşteri çekmek. Ama bu da yeterli olmuyor. 
Mağazaya giren müşteriyi memnun etmek de önemli, üstelik hiç bir şey 
almadan eli boş çıksa bile. O yüzden mağaza çalışanlarına çok iş düşüyor. 
Bazen bir güleryüz, müşteriyi satın almaya ikna edebiliyor.

Bu durumun farkında olan işletmeler, çalışanlarına güleryüz eğitimi veriyor. 
Kitap, kırtasiye ve teknoloji perakendecisi NT’nin bu çerçevede
yürüttüğü program oldukça ilgi çekici. Şirket, işe alım süreçlerinde
başlattığı ‘gülümseme’ uygulamalarını, çalışanlarına verdiği eğitimlerde
sürdürüyor.

NT, bu sayede ‘gülümseme’yi kurum kültürü haline getirmeyi amaçlıyor.
 Bunun için işe girişten itibaren gülümsemenin önemini adaylara belirtmek 
için mülakatlarda bu konuya önem veriyor ve işe giriş evraklarında
ilk sırada ‘gülümseyen fotoğraf’ istiyor. Dosyada böyle bir resim yoksa,
adayların işe girişleri kabul edilmiyor.

Gülümsemeyi, ‘perakendenin anahtarı’ olarak niteleyen NT İnsan
Kaynakları ve Eğitim Müdürü Ahmet Kik, “Gülümseme, perakendecinin
müşterisine satacağı ilk şeydir.” dedi. Bu durumun perakende sektöründe
ne kadar önemli olduğunun farkında olduklarını aktaran Kik, “Bu yüzden
hazırladığımız sıra dışı uygulamalarla çalışanlarımızın güler yüzlü hizmet
konusunda bilinçli ve yetkin olmasını istiyoruz. Gülümsemek hayatın
her alanında önemli olup özel hayatlarımızdaki sağlıklı ve mutlu ilişkiler
için de gereklidir. 

Çalışanlarımızın gülümsemenin önemini kavrayıp bunu bir davranış haline
 getirmelerini özel hayatlarındaki mutlulukları için de çokça önemsiyoruz.”
dedi. Mutlu bir iş ortamının aynı zamanda çalışanın rahatlamasını ve
nefes almasını sağlayacağını da vurguladı.

İşte şirketin hayata geçirdiği bazı gülümseten uygulamalar:

Personeline güne başladığında hatırlatıcı ‘kısa gülümseyen mesajlar’
gönderiliyor. Örneğin, kasiyer her gün kasasını açtığında kasa ekranında
gülümsemenin önemini hatırlatan bir mesajla karşılaşıyor. Çalışanlara
‘gülümseme’ mesajları veren not defteri, kalem, kitap ayraçları,
güler yüz pastaları gibi güler yüzü destekleyici materyaller kullandırılıyor.
Mağaza anahtarlıklarında, Çinlilerin,‘Gülümsemeyi bilmeyen dükkan
açmasın’ sözü yer alıyor. Kasa anahtarlarına takılan ‘Hoş geldiniz,
İyi günler’ sözcükleri ile kasiyerlere ziyaretçileri güler yüzle karşılama
ve uğurlamanın önemi hatırlatılıyor. Mağaza çalışanları
 ile haftada bir gülümsemenin önemini anlatan e-hap (kısa / e-eğitim) ve 
karikatürlerle desteklenen mesajlar paylaşılıyor.